17 Eylül 2009 Perşembe

La vie en rose..



En azından bir kere kabuslarına girmeliyim..

İliklerine kadar irkilmelisin kalabalıkta ben sandığın birini görüp. Dehşete düşmelisin gururundan. Ağlayan insanlar burkmalı içini, bu dudaklar, dualar, sen de bir yerden sonra insafa gelmelisin. Ki o yer başını çevirip her arkaya baktığında herzaman geride kaldı artık. Dönemez, gidemez, üzülemezsin bile. Her gece geçtiğin karanlık dar sokak girişinde tereddüte düşmelisin, burun deliklerinden kaldırımlara varan bir nefes koyvermelisin sonra. Yavaşlatabilirmişşin sanarak elini kalbine götürmelisin usulca. Donup kalmalısın oracıkta. Kalbinin yerini bile unuttuğunu anlayınca çekmelisin elini sol göğsünden yanaklarına hatırlatarak utancın rengini. Göklerin değil bu kez kaldırımın rengini öğrenmelisin. Başını kaldırmadan yürüyüp, kaçmalısın kendinden. Ve nefesini bırakmalısın artık. Kaçtığın yerde gördüğün kendinden. Vardığın yerde bıraktığın cisimden. Ulaştığın yerde bekleyen senden. Ve sen en azından bir gece kabuslarına girmelisin kendinin..